
23 Eylül 2012 Pazar
Seninle gülmek istiyorum. Gözlerimden yaş gelsin ve ağzım kocaman açılmışken çirkin olup olmadığımı düşünmeyeyim istiyorum. Sokağın ortasından elinden tutup dans etmek istiyorum. Baksınlar ve gülsünler istiyorum ve utanmamak istiyorum insan
lara karşı. Unutmak istiyorum bir önceki acıları ve bir sonrakilere korkusuzca göğüs germek istiyorum senin yanında. Gözlerimi kapatıp yanında yürümek istiyorum. Güvenmek istiyorum sana. Sen beni yönlendir istiyorum.
”Çok yoruldum” dediğim zaman bir anda omzuna kaldırmanı istiyorum beni. Sen de kimseyi umursama istiyorum ve unutturmak istiyorum insanları sana. Unutup; bana sarılmanı, saatlerce göğsümde uyumanı, saçlarını okşamayı, kokunu içime çekmeyi istiyorum. Uyandığında beni görüp göz kırp istiyorum. Dudaklarında gülümsemen kocaman olsun istiyorum senin de. Gıdıklamak istiyorum mesela seni. Sen de beni gıdıkla ama ben pes ettiğimde hemen bırakıp sarıl istiyorum.
Denizi görmek istiyorum seninle birlikte. Martılara ben simit atayım sen şiir oku bana. Sonra sen simit atarsın ben şiir okurum sana. İstiyorum ki yemek yedireyim sana ve yemek yedir sen bana. Bir çay bahçesinde otururken yanına değil tam karşına oturayım istiyorum. Yüzünü, konuşurken oluşan mimiklerini görmek istiyorum sürekli.
Yağmur yağdığında hemen yüzünün asılmasını istemiyorum. Yağmur damlalarının ben olduğumu düşünüp kendini bırakmanı istiyorum. Başımı senin göğsüne gömmek istiyorum.Gece yıldızlara bakarak yürüyelim istiyorum. Öyle yapınca gökyüzünde yürüyormuş gibi oluyor insan. Evde bir anda karşına çıkayım istiyorum. Açamadığım bir kavanozun kenarından bıçakla kanırtmak varken seni çağırmak istiyorum sırf yüzünün o ifadesini görmek için. O kavanozun kapağını açtığında kahramanım ol istiyorum. Benim kahraman anlayışım bu kadar minik aslında. Sarılmak istiyorum. Düşünmeden, görmeden hiçbir şeyi ve duymadan sözleri sarılmak istiyorum.
Kabul ediyorum fazlaca hayalperest bir yazı oldu..
Yağmur yağdığında hemen yüzünün asılmasını istemiyorum. Yağmur damlalarının ben olduğumu düşünüp kendini bırakmanı istiyorum. Başımı senin göğsüne gömmek istiyorum.Gece yıldızlara bakarak yürüyelim istiyorum. Öyle yapınca gökyüzünde yürüyormuş gibi oluyor insan. Evde bir anda karşına çıkayım istiyorum. Açamadığım bir kavanozun kenarından bıçakla kanırtmak varken seni çağırmak istiyorum sırf yüzünün o ifadesini görmek için. O kavanozun kapağını açtığında kahramanım ol istiyorum. Benim kahraman anlayışım bu kadar minik aslında. Sarılmak istiyorum. Düşünmeden, görmeden hiçbir şeyi ve duymadan sözleri sarılmak istiyorum.
Kabul ediyorum fazlaca hayalperest bir yazı oldu..
Öfkelenince neden bağırırız?
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
11 Eylül 2012 Salı
Bir hayalin gerçekleşme ihtimalidir hayatı ilginç kılan. Bir hayal gerçekleşmeden önce, dünyanın ruhu o zamana kadar öğrenilmişleri sınar. Bunu kötülük olsun diye değil, bu hayale giden yolda rüyamızı gerçekleştirmenin yanında, öğrendiklerimizde ustalaşmamız ve daha iyi ilerleyebilememiz için yapar ve işte tam bu nokta çoğu insanın pes ettiği noktadır. Ey yolcu; bu noktaya geldin ve pes etmeyi düşünüyorsan kalbine, acı çekme korkusunun acı çekmenin kendisinden daha beter olduğunu, hiçbir kalbin hayallerini aramaya gittiğinde acı çekmediğini söyle, çünkü arayışının herbir anı Tanrı'yla ve sonsuzlukla buluşulan özel anlardır...
7 Eylül 2012 Cuma
6 Eylül 2012 Perşembe
mektup ve yazı- (gramma kai grafi)
bana bir mektup, bir yazı yollamışsın, beni daha fazla sevmediğini söyleyen
bu senin seçimin, sana iyi şanslar her nereye gidersen
sadece, bak arkanda bıraktıklarına
belki sana arkadaşlık ederler yalnız bırakıldığında...
bana bir mektup, bir yazı yollamışsın başka bir kadına meylettiğini söyleyen
sen aşkı nasıl bileceksin, bu kadar çok kadınla birlikteyken?
belki sana arkadaşlık ederler yalnız bırakıldığında...
bana bir mektup, bir yazı yollamışsın başka bir kadına meylettiğini söyleyen
sen aşkı nasıl bileceksin, bu kadar çok kadınla birlikteyken?
2 Eylül 2012 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)