29 Nisan 2012 Pazar
ZOR İŞTİR SEVMEK..

Sevmekle başlıyor her şey, sevmekle başlıyor bütün suçlar ve bütün cezalar. Yitirilen duygular, kazanılan katılıklar, yaşanan ayrılıklar.. Bir el görünüyor önce, sonra bir göz ve bakış.. Toz bulutuyla kayboluyor görüntü, koca bir boşluk kalıyor geriye, yeri doldurulamıyor..
‘Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu.. Sevgi emekti.’ diyordu Asya, Selvi Boylum Al Yazmalım filminde. Sadece kalbin çarpması yeterli midir birlikteliğin sağlanması için? Değildir, sevgin uğruna emek harcaman gerekir, sevgin uğruna fedakarlık yapman gerekir. Duyguların sürekliliği birlikteliklerle sağlanır, uzaktan uzağa sevemezsin kimseyi, yürütemezsin, sürekliliği sağlayamazsın, unutursun ve unutursun..
En gerekli anda yanında olman gerekir, dokunman, hissetmen, sarılman, öpüşmen gerekir.. En önemlisi gönlünde ona gerçekten yer açman gerekir. Hayatında olmasına karar verdiysen eğer onu gerçekten hayatına dahil etmen gerekir.
Sevgi sorumluluk gerektirir, yeri geldi mi onu gerçekten düşünmek ve onun için bir şeyler yapabilmektir. Sevgi paylaşım gerektirir, yeri gelir paranı, yeri gelir ekmeğini, yeri gelir derdini ya da sevincini paylaşırsın. Sevgi dostluk gerektirir, omuzuna başını koyup ağlayabileceğin bir dost sıcaklığı hissettirir sana. Sevgi anlayış gerektirir, karşılıklı kötü anlar da alttan almayı bilmek ve sorunları sonrasında çözmektir saygıyı koruyan. Sevgi samimiyet gerektirir, bazen bir bakışındaki gizi, bazen bir hareketindeki sırrı çözebilirsin. Sevgi tutku gerektirir, onu her zaman görmeyi ümit etmek, midende çırpınıp duran kelebekleri hissedebilmek, o heyecanı az da olsa her daim koruyabilmektir aslolan.
Hayatınızda birisine bu denli yer verdirecek bir sevgiye sahip olmak için kocaman bir yüreğiniz ya da çılgın bir akla sahip olmanız gerekir kannımca. Tabi buna sahip olmayı istemek gelir işin en başında..
Çılgın aklınızla kocaman kalbinizin birleşebildiği sevgilere layık olabilmeniz dileğimle..
27 Nisan 2012 Cuma
26 Nisan 2012 Perşembe

Güneşe saygıdandır,Çiçeğin Boyun eğmesi.
Bütün aşklardan yücedir, İnsanın insan sevmesi.
Aşık Mahzuni Şerif
25 Nisan 2012 Çarşamba
24 Nisan 2012 Salı

Ey sevgili sen bana kör'dün. Ben ise sana kördüğüm.

Kadınları mutlu etmek zor değildir aslında, yeter ki samimi olun onlara.
Çiçek almayı unuttum değil; param yoktu deyin mesela.
Patron mesaiye bıraktı değil, arkadaşlarla çıkacağız deyin onlara.
Arkadaşlarınızla çıkmanıza kızıp, dudak düşürüyorlarsa da; sizle daha çok vakit geçirmek içindir o tafralar da. Yoksa turşunuzu kurmayacaklar;emin olun hiç bir zaman asla.
Aldığınız çiçekler değildir onları mutlu eden, duygularınızı somutlaştırıp kalbinizi ellerine bırakıvermenizdir; yüzlerindeki çocukça tebessümü ettiren.
Ve kalbinizin çiçeklere dönüşmüş halidir onları güldüren.
Bu yüzden vazgeçemez kadınlar çiçeklerden, o çiçekleri kalbinize benzettiklerinden. Yoksa çiçek çok da önemli değildir, zira ben hiç görmedim kadınlardan çiçek yiyen.
Sahiplenilmeyi sever kadınlar; "kendi ayakları üstünde durma felsefeleri" güçlü görünme kaygısından.
Hesap sorar gibi değil, tebessümle "nerdeydin" dediğiniz zaman; size tüm günü anlatıverirler o an.
Ama sıkıldığınızı belli etmeyin; otobüste bi kaç durak ayakta gittikten sonra, biraz oturup tekrar yaşlı teyzeye yer vermek zorunda kaldığını da anlattığı zaman.
Dinlenilmeyi sever kadınlar; düşüncelerine değer verildiğinde eşsiz bir huzura kavuşurlar.
Düşüncelerine değer verdiğiniz an, yine karlı çıkan siz olursunuz o zaman, sizi yere göğe sığdıramazlar; o kadar büyürtürler ki taşırırlar sizi odalardan sokaktan.
Çocuktur aslında bütün kadınlar; bu yüzdendir nazlanmalar; elinde değildir ki; hala içindedir elinde pamuk şekeri saçında kurdelayla koşturan küçük kızlar.
Ve annedir bütün kadınlar; bu yüzden her zaman sizden bir adım ötede yaşarlar; çünkü geleceğinizi onlar kurarlar.
- Cihad Kök
23 Nisan 2012 Pazartesi

..
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...
22 Nisan 2012 Pazar
21 Nisan 2012 Cumartesi
İnatlaşmalar Evliliği Çökertiyor
ABD’de yayınlanan Wall Street Journal gazetesinin yaptığı araştırma evli çiftler için çok önem taşıyor.
Evlilik içerisinde günlük hayata ilişkin ufak detaylarda sonu gelmeyen inatlaşmalar en az aldatma ve maddi sıkıntı kadar ilişkinin bitmesinde etkili.
ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesine göre ‘eşlerden birinin sürekli olarak bir isteği dile getirdiği öbürünün de devamlı bunu görmezden geldiği’ durumlar evlilik bağını çökertiyor.
‘Başının etini yemek’ aldatma kadar tehlikeli!
Denver Üniversitesi’nden Doktor Howard Markman’ın araştırmasına göre mutsuz evliliklerin beşinci yılında söylenmeye bağlı iletişim sorunlarında yüzde 20 artış görülüyor.
Kadınlar, ev ve aileye ilişkin meselelere daha çok önem verdikleri için karşılık bulamasalar da erkekler göre isteklerini daha sık tekrarlıyor ve aldıkları cevaba göre ilişkideki sorunları daha erken teşhis edebiliyorlar.
20 Nisan 2012 Cuma

BİR ŞEY
Bir şey ki hava gibi ekmek gibi su gibi
Lâzım insana lâzım onsuz yaşanılmıyor
Ana baba gibi dost gibi yavuklu gibi
Kalp titremeden göz yaşarmadan anılmıyor
Bir şey ki gözünüzde memleket kadar aziz
Aşk ettiğimiz kendimize dert ettiğimiz
Adını çocuklarımıza bellettiğimiz
Bir şey ki hasretine dayanılmıyor
Bir şey daha var yürek acısı
Utandırır insanı düşündürür
Öylesine başka bir kalp ağrısı
Alır beni ta Bursa'ya götürür
Yeşil Bursa'da konuk bir garip kuş
Otur denmiş oracıkta oturmuş
Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş
Ne güzel şey dünyada hür olmak hür
Benerci Jokond Varan Üç Bedrettin
Hey kahpe felek ne oyunlar ettin
En yavuz evlâdı bu memleketin
Nazım ağabey hapislerde çürür
Cahit Sıtkı Tarancı
15 Nisan 2012 Pazar
14 Nisan 2012 Cumartesi
Düşünsene bir gün yoLda kucağımızda ' Kızımız ' ' KoLumda ' sen ' ve görenLer şunu Dese ! Hadi ya onLar evLendimi
13 Nisan 2012 Cuma
7 Nisan 2012 Cumartesi
BABALAR VE KIZLARI
DoğduğundaBaba : Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı?
Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında Baba : Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı : En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor?
Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşındaBaba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı : Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim.
Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü.
Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek.
Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum.
Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında Baba : Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor.
Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii.
Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten.
Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor.
Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli?
Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında Baba : Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor.
Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var.
Prensesim beni terk ediyor.
Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki?
Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor.
Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık bir araya gelsek ne iyi olur.
Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da
bize gelemiyorlar ki...
Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.
Haftasonu onlara sürpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor.
Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum.
Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim.
Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor.
Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor.
Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa?
Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşındaBaba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim.
Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim.
İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında Baba : Dünyada mutlu kal kızım !
Kızı : Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım.
Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana?
Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.
Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben,
arada sırada işaretler yolla mesela.
Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım.
Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi
değiştiremeyeceğini biliyorum.
Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok
ama çok pişman olduğumu bil olur mu?
Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında Baba : Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı : En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor?
Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşındaBaba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı : Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim.
Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü.
Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek.
Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum.
Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında Baba : Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor.
Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii.
Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten.
Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor.
Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli?
Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında Baba : Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor.
Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var.
Prensesim beni terk ediyor.
Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki?
Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor.
Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık bir araya gelsek ne iyi olur.
Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da
bize gelemiyorlar ki...
Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi.
Haftasonu onlara sürpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor.
Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum.
Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim.
Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor.
Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor.
Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa?
Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşındaBaba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim.
Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim.
İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında Baba : Dünyada mutlu kal kızım !
Kızı : Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım.
Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana?
Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.
Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben,
arada sırada işaretler yolla mesela.
Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım.
Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi
değiştiremeyeceğini biliyorum.
Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok
ama çok pişman olduğumu bil olur mu?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)